Osmanlı İmparatorluğu'nun derinliklerinde, 1808 yılında imzalanan Sened-i İttifak, geleneksel tarih anlatılarında genellikle kısa bir paragrafa sıkıştırılır. Ancak bu belge, padişahın mutlak otoritesini sınırlayan ilk resmi metin olması açısından, bir "devrim" niteliği taşır. Peki, bu belge neden bu kadar önemlidir? Gelin, Osmanlı'nın modernleşme çabalarının bu ilk ve sancılı adımını birlikte inceleyelim.
1808'de, merkezi otoritenin oldukça zayıfladığı bir dönemde, sadrazam Alemdar Mustafa Paşa'nın öncülüğünde, padişah II. Mahmud, taşradaki ayan (büyük toprak sahibi ve nüfuzlu kişiler) ve derebeyleri ile bir anlaşma imzalar. Bu belge, Sened-i İttifak yani "İttifak Belgesi"dir. Temel amacı, merkez ile taşra güçleri arasında bir denge kurmak ve devleti dağılmaktan kurtarmaktır.
Belge, bir dizi karşılıklı yükümlülük içerir:
Osmanlı tarihinde ilk kez, padişahın yetkileri bir belgeyle kısıtlanıyor ve başka bir güç odağıyla (ayanlarla) paylaşmak zorunda bırakılıyordu. Bu, "monarşik mutlakıyet"ten "meşruti monarşi"ye doğru atılmış teorik bir adımdı.
Sened-i İttifak, iktidarın kaynağının yalnızca padişahtan gelmediğini, yöneten ile yönetilenler arasında karşılıklı hak ve sorumluluklara dayalı bir ilişki olduğunu gösterdi. Bu, Jean-Jacques Rousseau'nun "toplum sözleşmesi" düşüncesiyle paralellik taşır ve Türk anayasal geleneğinin başlangıcı kabul edilir.
Belge, padişahın da ayanların da keyfi davranamayacağını, adalete uygun hareket edeceğini hükme bağlayarak, "kanun önünde eşitlik" ve "hukukun üstünlüğü" kavramlarının ilkel bir formunu ortaya koydu.
Osmanlı devlet geleneğinde sürekli bir çatışma halinde olan merkez ile taşra arasında, müzakere ve sözleşmeye dayalı yeni bir ilişki biçimi önerdi. Bu, feodal bir yapıya benzese de, devletin bütünlüğünü koruma amacı taşıyordu.
Sened-i İttifak kalıcı olamadı. II. Mahmud merkezi otoriteyi güçlendirdikçe ayanları tasfiye etti ve belge uygulanamaz hale geldi. Ancak, bu fikirler öldü mü? Hayır! 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı (Gülhane Hatt-ı Şerifi), bu belgedeki "hukukun üstünlüğü" ve "padişahın kendi gücünü sınırlaması" fikirlerini çok daha kapsamlı ve sistemli bir şekilde hayata geçirdi. Dolayısıyla Sened-i İttifak, Tanzimat'ın ve sonrasında Meşrutiyetlerin öncüsü, bir prototipidir.
Sened-i İttifak, pratikte kısa ömürlü olsa da, teorik ve sembolik önemi çok büyüktür. Osmanlı siyasi düşüncesinde, iktidarın ilahi ve mutlak kaynağı fikrini sarsan, onun yerine sözleşmeye dayalı, sınırlı ve sorumlu bir iktidar fikrini getiren ilk ciddi belgedir. Modern Türkiye'nin anayasal geleneğinin başlangıç noktası olarak kabul edilmesi de bu yüzdendir. Tarih, bazen başarısız görünen denemelerin bile geleceği nasıl şekillendirdiğinin kanıtıdır; Sened-i İttifak da bu kanıtların en değerlilerinden biridir.