Sevr Antlaşması, Türk tarihinin en ağır ve tartışmalı belgelerinden biridir. 10 Ağustos 1920'de imzalanan bu antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu'nu fiilen sona erdirecek hükümler içeriyordu. Ancak bugün, "Sevr" dendiğinde akla gelen ilk şey, onun hukuken geçersiz ve uygulanamaz bir belge oluşudur. Peki, neden?
I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, galip devletlerle (özellikle İngiltere, Fransa, İtalya) masaya oturdu. Hazırlanan antlaşma metni, Osmanlı'ya sadece Orta Anadolu'da küçük bir toprak parçası bırakıyor, geri kalan toprakları işgal kuvvetlerine ve yeni kurulacak devletlere paylaştırıyordu. Ayrıca, mali, askeri ve idari egemenlik neredeyse tamamen yok sayılıyordu.
Antlaşma, İstanbul'daki padişah ve sadrazam hükümeti tarafından imzalanmış olsa da, bu hükümet fiilen işgal güçlerinin kontrolü altındaydı. Daha da önemlisi, antlaşma Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı tarafından hiçbir zaman onaylanmadı. Anayasal usullere göre, bir antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için meclis onayı şarttı. Bu onay alınamadığı için antlaşma hukuken geçersiz kaldı.
Antlaşma imzalandığı sırada, Anadolu'da Milli Mücadele başlamıştı ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki TBMM Hükümeti kurulmuştu. Bu hükümet, Sevr'i tanımadığını ilan etti ve "Misak-ı Milli" sınırlarını temel alan bir mücadele başlattı. Antlaşma, Türk ulusunun direniş iradesine ve meşru temsilcisi olan TBMM'ye rağmen dayatılmıştı.
Sevr, kağıt üzerinde bir tasarıydı. Anadolu'da giderek güçlenen Kuvayımilliye ve düzenli ordu, antlaşmanın maddelerini fiilen uygulatmadı. Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanması (Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz) ve 1922'de işgal kuvvetlerinin Anadolu'dan atılması, Sevr'i tamamen geçersiz kılan en somut nedendir. Zafer, antlaşmayı fiilen ortadan kaldırdı.
Antlaşma, o dönem için bile aşırı ağır şartlar içeriyordu ve bir devletin bağımsızlığını ve egemenliğini tamamen yok sayıyordu. Bu durum, temel uluslararası hukuk ilkeleriyle çelişiyordu. Galip devletlerin dayatmasıyla oluşturulmuş, tek taraflı bir teslim belgesi niteliğindeydi.
Sevr'in nihai ve resmi olarak geçersiz sayılması, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile oldu. TBMM Hükümeti'nin muhatap alındığı Lozan'da, Sevr'in tüm hükümleri tartışmaya açıldı ve yeni, egemen bir Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini atan bir antlaşma imzalandı. Lozan, Sevr'in yerini aldı ve onu hukuken tamamen ortadan kaldırdı.
Sevr Antlaşması, tarihte imzalanmış ama hiçbir zaman yürürlüğe girmemiş nadir antlaşmalardandır. Onun geçersizliği, sadece hukuki bir teknik meseleden değil, bir milletin ölüm kalım mücadelesi vermesi ve bu mücadeleyi zaferle taçlandırmasından kaynaklanır. Sevr, Türk tarihinde "kabul edilemez bir dayatma" ve "Milli Mücadelenin meşruiyet kaynağı" olarak simgesel bir anlam taşır. Bugün geçersiz sayılmasının ardında, işte bu ulusal direniş ruhu ve askeri-diplomatik zafer yatmaktadır.