Siyah cisim ışıması, fizikteki en temel ve önemli kavramlardan biridir. Bu konuyu anlamak, modern fiziğin (kuantum mekaniği) doğuşuna tanıklık etmek gibidir.
Siyah cisim, üzerine düşen tüm ışığı soğuran (yansıtmayan) ve mükemmel bir yayıcı olan idealize edilmiş bir nesnedir. Gerçek hayatta %100 siyah cisim yoktur, ancak bazı maddeler buna çok yakın davranır.
Siyah bir cismi ısıttığımızı düşünün. Cisim ısındıkça, ışık yaymaya başlar. Bu ışıma, cismin içindeki yüklü parçacıkların titreşiminden kaynaklanır.
19. yüzyılın sonlarında, fizikçiler bu ışımanın enerji dağılımını klasik fizik yasalarıyla açıklamaya çalıştı. Rayleigh-Jeans yasası gibi denklemler, düşük frekanslarda (kırmızı taraf) deneylerle uyumluydu ancak yüksek frekanslarda (morötesi taraf) sonsuz enerji öngörüyordu! Bu, gözlemlenenlerle çelişen ve "Morötesi Felaket" olarak adlandırılan büyük bir sorundu.
1900 yılında Max Planck, bu soruna şu devrimci fikirle bir çözüm getirdi:
Enerji sürekli değil, "kuantum" adı verilen kesikli paketler halinde salınır ve soğurulur.
Yani, enerji belirli minimum birimlerden oluşur. Bu birimlerin enerjisi (\(E\)), ışımanın frekansına (\(f\)) bağlıdır:
\( E = h \cdot f \)
Buradaki \(h\), Planck sabiti olarak adlandırılan evrensel bir sabittir.
Planck'ın bu fikri kullanarak türettiği formül, siyah cisim ışımasının tüm frekanslardaki deneysel verilerle mükemmel bir uyum içindeydi.
Sonuç olarak, siyah cisim ışıması sadece bir ısı-yayım fenomeni değil, fizik tarihinde bir dönüm noktasıdır ve bize evrenin en temel düzeyde "kesikli" (kuantumlu) bir yapıya sahip olduğunu öğretmiştir.