Kanadalı psikolog Albert Bandura'nın 1977'de ortaya attığı sosyal öğrenme teorisi, insanların başkalarını gözlemleyerek, taklit ederek ve model alarak nasıl öğrendiğini açıklayan devrimsel bir psikolojik yaklaşımdır. Bu teori, geleneksel davranışçı yaklaşımların aksine, öğrenmenin sadece doğrudan deneyimlerle değil, dolaylı yollarla da gerçekleşebileceğini savunur.
Bandura'ya göre sosyal öğrenme dört temel süreçten oluşur:
Bandura'nın 1961'de yaptığı Bobo Doll (Bobo Bebek) deneyi, sosyal öğrenme teorisini kanıtlayan en ünlü çalışmadır. Çocukların, yetişkinlerin oyuncak bebeğe karşı saldırgan davranışlarını izledikten sonra aynı davranışları taklit ettikleri gözlemlenmiştir. Bu deney, şiddetin öğrenilebilir bir davranış olduğunu göstermiştir.
Bandura, insan davranışlarının kişisel faktörler (bilişsel, duygusal, biyolojik), çevresel faktörler ve davranışın kendisi arasındaki karşılıklı etkileşimle şekillendiğini savunur.
Bireyler, başkalarının davranışlarını ve bu davranışların sonuçlarını gözlemleyerek, doğrudan deneyim yaşamadan öğrenebilirler.
Bireyin belirli bir görevi başarıyla yerine getirebileceğine dair inancı, öğrenme sürecini ve performansını doğrudan etkiler.
Sosyal öğrenme teorisi, günlük hayatımızın birçok alanında karşımıza çıkar:
Sosyal öğrenme teorisi, modern eğitim sistemlerinde önemli bir yer tutar:
Bandura'nın sosyal öğrenme teorisi, insan davranışlarının karmaşıklığını anlamamıza yardımcı olmuştur. Bu teori, bize çevremizdeki modellerin, medyanın ve sosyal etkileşimlerin öğrenme sürecimizi nasıl şekillendirdiğini gösterir. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, sosyal öğrenmenin gücünü anlamak, daha etkili eğitim stratejileri geliştirmemize ve olumlu davranış değişikliklerini teşvik etmemize olanak tanır.