Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyıla girdiğinde hem içeride hem de dışarıda ciddi sorunlarla karşı karşıyaydı. Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik fikirleri, imparatorluğun çok uluslu yapısını tehdit ediyor; sanayileşen Avrupa devletlerinin askeri ve ekonomik üstünlüğü karşısında geri kalınıyordu. Bu zorlu koşullarda, genç padişah Abdülmecit ve önde gelen devlet adamları, köklü bir değişimin şart olduğuna inanıyorlardı. İşte bu düşüncenin somut bir beyannamesi olarak, 3 Kasım 1839 tarihinde, Gülhane Parkı’nda okunarak ilan edilen Tanzimat Fermanı tarih sahnesine çıktı.
Tanzimat Fermanı’nın ilanı, tek bir sebebe dayanmıyordu. Bir dizi iç ve dış dinamik, bu radikal adımı zorunlu kılmıştı:
Mustafa Reşit Paşa tarafından kaleme alınan ve okunan ferman, Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası sayılan şu prensipleri vadediyordu:
Hiç kimse yargılanmadan cezalandırılmayacak, idam edilmeyecek; mal ve mülk güvenliği devlet garantisi altına alınacaktı. Bu, keyfi yönetimin sınırlandırılması anlamına geliyordu.
Vergiler herkesin gelirine göre, düzenli bir şekilde toplanacak; iltizam usulü (vergilerin açık artırmayla toplanması) kaldırılacaktı. Bu, hem maliyeyi düzeltmeyi hem de halkın üzerindeki baskıyı azaltmayı hedefliyordu.
En çarpıcı maddelerden biriydi. Din ve ırk ayrımı yapılmaksızın tüm tebaanın can, mal ve namus güvenliğinin eşit şekilde sağlanacağı belirtiliyordu. Ayrıca, askerlik hizmeti düzenli ve sınırlı bir süreye (4-5 yıl) bağlanacaktı.
Tanzimat Fermanı, niyetleri ve sonuçları bakımından karmaşık bir miras bıraktı.
Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti’nin kendi iradesiyle ve "yukarıdan aşağıya" bir modernleşme hamlesiydi. Saltanatın kendi kudretini sınırlamayı göze aldığı bu belge, anayasalcılık ve hukuk devleti fikrinin tohumlarını attı. 1876’da ilan edilecek olan I. Meşrutiyet’in ve Kanun-ı Esasi’nin yolunu hazırladı.
Abdülmecit dönemine damgasını vuran bu fermandan sonraki yıllar, bir yandan Islahat Fermanı (1856) gibi adımlarla reformların derinleştirildiği, diğer yandan bu değişimin yarattığı sancıların yaşandığı bir "Tanzimat Dönemi" olarak anılacaktı. Netice itibarıyla Tanzimat, Osmanlı’nın son yüzyılını şekillendiren, çok uluslu bir imparatorluğun modern dünyaya uyum sağlama çabasının en önemli ve cesur belgelerinden biri olarak tarihteki yerini koruyor.