Tarih, geçmişte yaşanmış olayları inceleyen bir bilim dalıdır. Ancak diğer birçok bilimden farklı olarak, laboratuvar ortamında tekrarlanabilen deneylere dayanmaz. Bu durum, tarihsel bilginin doğası gereği kesin ve mutlak olmaktan uzak olmasına yol açar. İşte bunun başlıca nedenleri:
Geçmişe dair elimizdeki bilgiler, bize ulaşabilmiş kaynaklarla sınırlıdır. Bu kaynakların bir kısmı:
Tarihçi, sadece bir bilgi toplayıcısı değil, aynı zamanda bir yorumcudur. Tarihçinin:
olaylara hangi açıdan bakacağını ve onları nasıl yorumlayacağını etkiler. Aynı belgeleri inceleyen iki farklı tarihçi, farklı sonuçlara varabilir.
Tarihsel bir olay, tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmaz. Ekonomik, sosyal, kültürel, dini, coğrafi ve bireysel pek çok faktörün bir araya gelmesiyle şekillenir. Tüm bu faktörleri ve aralarındaki karmaşık ilişkileri %100 kesinlikle ortaya koymak neredeyse imkansızdır. Tarihçi, bu karmaşık yapıyı anlamak ve açıklamak için en olası ve mantıklı yorumu yapmaya çalışır.
Arkeolojik bir keşif, arşivlerde bulunan yeni bir belge veya daha önce okunamamış bir yazıt, bildiğimizi sandığımız bir tarihsel gerçeği tamamen değiştirebilir. Tarih, durağan bir bilgi yığını değil, sürekli kendini yenileyen ve geliştiren dinamik bir alandır. Bugün doğru kabul edilen bir bilgi, yarın yeni bir kanıtla değişebilir.
Tüm bu nedenlerden dolayı, tarihsel bilgi kesin değil, yoruma açık ve olasılıklıdır. Tarihin amacı, geçmişe dair tek ve değişmez bir hakikati bulmak değil, mevcut kanıtlar ışığında en makul ve tutarlı açıklamaları yapmaya çalışmaktır. Bu durum, tarihi zayıflatan bir unsur değil, aksine onu daha derinlemesine düşünmeyi ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmeyi gerektiren zengin bir disiplin haline getirir.
Tarih, geçmişte yaşanmış olayları inceleyen bir bilim dalıdır. Ancak diğer birçok bilimden farklı olarak, laboratuvar ortamında tekrarlanabilen deneylere dayanmaz. Bu durum, tarihsel bilginin doğası gereği kesin ve mutlak olmaktan uzak olmasına yol açar. İşte bunun başlıca nedenleri:
Geçmişe dair elimizdeki bilgiler, günümüze ulaşabilmiş kaynaklarla sınırlıdır. Bu kaynakların bir kısmı:
Tarihçi, sadece bir bilgi toplayıcısı değil, aynı zamanda bir yorumcudur. Tarihçinin:
Tarihçiler, inceledikleri dönemden bazen yüzyıllar sonra yaşarlar. Bu nedenle, o dönemin:
tam olarak anlamak ve hissetmek mümkün olmayabilir. Günümüzün değer yargılarıyla geçmişi yargılamak, "bugüncülük" (presentism) hatasına düşmeye neden olabilir.
Arkeolojik bir kazıda yeni bir buluntu, arşivlerde daha önce fark edilmemiş bir belgenin bulunması veya teknolojik gelişmelerle mevcut belgelerin farklı şekilde analiz edilmesi, yerleşmiş bir tarihsel anlayışı tamamen değiştirebilir. Tarih, statik değil, dinamiktir ve sürekli kendini yenileyen bir bilimdir.
Tüm bu nedenlerden dolayı, tarihsel bilgi mutlak ve değişmez gerçekler bütünü değil, sürekli sorgulanan, tartışılan ve yeniden yorumlanan bir bilgi alanıdır. Tarihin asıl amacı, geçmişte "kesin olarak ne olduğunu" tek bir cevaba indirgemek değil, olayları çok yönlü bir şekilde anlamak ve buradan hareketle bugünü daha iyi kavrayabilmektir.