İslam tarihinin ve insanlık mirasının en önemli metinlerinden biri olan Veda Hutbesi, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hicretin 10. yılında (Miladi 632) Mekke'deki Arafat Vadisi'nde yaklaşık 120.000 Müslümana hitaben yaptığı son haccında irad ettiği hutbedir. "Veda" adını, Hz. Muhammed'in bu hacdan sonra vefat etmesi ve bunun bir anlamda vasiyeti niteliği taşımasından alır.
Hutbe, İslam'ın temel prensiplerini, evrensel insan haklarını ve toplumsal düzen ilkelerini özlü bir şekilde ortaya koyar. Sadece dini bir metin değil, aynı zamanda siyasi, sosyal ve ahlaki bir beyanname niteliği taşır. İnsan onuru, eşitlik, adalet ve özgürlük gibi kavramları, o dönemin toplumsal yapısı içinde devrimci sayılabilecek bir dille vurgular.
Hutbe, birçok farklı rivayetle günümüze ulaşmıştır. Bu rivayetler birleştirildiğinde, hutbenin ana temasını ve vurgulanan prensipleri şu şekilde özetlemek mümkündür:
"Arab'ın Acem'e, Acem'in Arab'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takvâ dışında bir üstünlüğü yoktur." Bu ifadeyle, ırk, renk ve etnik kökene dayalı her türlü üstünlük iddiası reddedilmiş, üstünlüğün yalnızca ahlaki erdem (takva) ile olduğu ilan edilmiştir.
Kadınların haklarına özel bir vurgu yapılarak, onlara iyi davranılması emredilmiştir. "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim." ifadesiyle, kadınların korunması gereken haklara sahip bireyler olduğu hatırlatılmıştır.
"Bu beldeniz (Mekke), bu ayınız (Zilhicce) ve bu gününüz (Arefe) nasıl mukaddesse, canlarınız, mallarınız ve namuslarınız da öyle mukaddestir." Bu ilke ile insan hayatının, mülkiyet hakkının ve şerefinin kutsal ve dokunulmaz olduğu evrensel bir prensip olarak ilan edilmiştir.
Cahiliye döneminin iki büyük sosyal yarası olan faiz (riba) ve kan davaları kesin bir dille yasaklanmış, toplumsal barışın temelleri atılmıştır.
Tüm Müslümanların birbirinin kardeşi olduğu ve birbirlerine karşı sorumluluk taşıdıkları vurgulanmıştır. Bu, sadece dini değil, aynı zamanda güçlü bir toplumsal dayanışma ilkesidir.
Hutbenin en meşhur cümlelerinden biri, Müslümanlara rehber olarak "Allah'ın Kitabı (Kur'an) ve Peygamber'in Sünneti"ni bıraktığını ifade eden kısımdır. Bu, dini ve sosyal hayatın sürekliliği için bir yol haritası çizmiştir.
Veda Hutbesi, evrensel değerleri vurgulaması açısından günümüzde de büyük önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler'in İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile temel prensipler bakımından benzerlikler gösterir. Irkçılığın, ayrımcılığın ve sosyal adaletsizliğin karşısında, insan onurunu merkeze alan bu mesaj, hâlâ tazeliğini ve geçerliliğini korumaktadır.
Veda Hutbesi, sadece bir din liderinin vasiyeti değil, insanlığa yönelik zaman üstü bir çağrıdır. Adalet, eşitlik, merhamet ve sorumluluk gibi evrensel erdemleri, sade ve etkili bir dille ortaya koyar. On dört asır önce Arafat'ta söylenen bu sözler, bugün dünyanın dört bir yanında farklı din, dil ve ırktan insanlar için bir barış, adalet ve kardeşlik manifestosu olarak okunmaya ve anlaşılmaya devam etmektedir.