Fyodor Dostoyevski'nin 1864'te yayımlanan "Yeraltından Notlar" (Notes from Underground), edebiyat tarihinin ilk modern ve varoluşçu romanlarından biri olarak kabul edilir. "Yeraltı Adamı"nın zihninden akan, öfkeli, paradoksal ve kışkırtıcı monologlar, 19. yüzyıl rasyonalizmine ve iyimser ilerleme fikrine karşı güçlü bir reddiyedir. İşte bu edebi şaheserin kısa bir özeti ve ana temaları.
Roman, iki ana bölümden oluşur: "Yeraltı" ve "Ilıkgümüş Yağmuru Üstüne".
Kırklı yaşlarında, emekli bir devlet memuru olan isimsiz anlatıcımız (Yeraltı Adamı), Petersburg'da bir köşeye çekilmiş, toplumdan tamamen izole olmuştur. Bu bölüm, onun zihninden geçen felsefi düşüncelere ve itiraflara ayrılmıştır. İnsan aklının sınırlarına, "2+2=4" gibi katı gerçeklere isyan eder. Ona göre insan, kendi çıkarına bile aykırı davranabilme, sırf "özgür irade"sini kanıtlamak için kendi mutsuzluğunu seçebilme kapasitesine sahiptir. Bu, rasyonalist ütopyacılığa karşı en büyük darbedir.
İkinci bölüm, anlatıcının gençliğinden, yaklaşık on beş yıl öncesinden birkaç günlük olayı anlatır. Bu kısım, fikirlerini somut örneklerle sınar. Başlıca üç sahne öne çıkar:
Roman, Yeraltı Adamı'nın anlattıklarıyla başladığı yerde, yani yeraltındaki yalnızlığında son bulur. Liza olayı, onun insanlıkla kurmayı denediği tek bağın nasıl kesin bir şekilde koptuğunu gösterir. "Yeraltından Notlar", Nietzsche, Sartre, Kafka gibi birçok düşünür ve yazarı derinden etkilemiştir. Modern psikolojinin, özellikle de bilinçakışı tekniğinin ve varoluşçu felsefenin edebiyattaki ilk ve en güçlü örneklerinden biridir. Dostoyevski, bu eserde, "akılcı ve mutlu" bir toplum idealinin, insan doğasının karmaşık, irrasyonel ve özgürlük düşkünü gerçekliğini asla kuşatamayacağını haykırır.
Bu özet, romanın zengin felsefi derinliğinin ve psikolojik inceliklerinin yalnızca bir girişidir. Dostoyevski'nin bu şaheseri, her okumada yeni anlamlar sunan, insan ruhunun karanlık labirentlerine davet eden bir yapıttır.