17. yüzyıl Alman filozofu Gottfried Wilhelm Leibniz, felsefe tarihine damgasını vuran dört temel ilkeden biri olan Yeter-Sebep İlkesi'ni formüle etmiştir. Bu ilke, rasyonalist felsefenin ve modern bilimsel düşüncenin temel taşlarından birini oluşturur.
Leibniz'in kendi ifadesiyle: "Hiçbir şey yeter sebep olmadan var olmaz veya gerçekleşmez". Bu, evrendeki her olgu, varlık ve doğrunun mutlaka bir açıklaması ve nedeni olduğunu savunur.
Yeter-sebep ilkesi, özellikle David Hume gibi empirist filozoflar tarafından eleştirilmiştir. Hume, nedenselliğin deneyimle kanıtlanamayacağını, alışkanlığın bir ürünü olduğunu savunmuştur.
Leibniz'in bu ilkesi, modern bilimsel metodolojinin temelini oluşturur. Bilim insanları, doğal fenomenleri açıklamak için sürekli olarak yeter sebepler ararlar ve bu sayede yeni teoriler geliştirirler.
Sonuç olarak, Yeter-Sebep İlkesi sadece felsefi bir kavram değil, aynı zamanda rasyonel düşüncenin ve bilimsel araştırmanın temel prensibidir.