Adalet Ağaoğlu'nun 1979 yılında yayımlanan Bir Düğün Gecesi romanı, Türk edebiyatının modern klasikleri arasında yer alır. Roman, 1970'ler Türkiye'sinin siyasi ve sosyal atmosferini, bir düğün gecesi üzerinden kesitler halinde sunar. Ağaoğlu, karakterlerin iç dünyalarını ve toplumsal gerilimleri ustalıkla harmanlayarak, dönemin ruhunu okura hissettirir.
Roman, tek bir gece (düğün gecesi) içinde geçmesine rağmen, karakterlerin iç monologları ve geriye dönüşlerle yıllara yayılan bir zaman dilimini kapsar. Mekân olarak İstanbul'da lüks bir düğün salonu kullanılır, ancak bu mekân aslında Türkiye'nin minyatür bir temsilidir.
Roman, Tezel ve Aysel çiftinin katıldığı bir düğün gecesinde geçer. Görünürde neşeli ve şatafatlı bir düğün vardır, ancak Ağaoğlu bu yüzeyin altındaki gerilimleri, yalnızlıkları ve toplumsal çatışmaları ortaya çıkarır. Tezel, gece boyunca geçmişini, evliliğini ve varoluşsal sorgulamalarını düşünür. Aysel ise geleneksel bir kadın olarak kendini konumlandırma çabasındadır.
Düğündeki diğer konuklar da kendi iç çatışmalarını yaşar. Ömer, maddi başarısına rağmen derin bir yalnızlık hisseder. Farklı siyasi görüşlere sahip karakterler arasındaki gerilimler, 1970'ler Türkiye'sinin politik atmosferini yansıtır. Roman, karakterlerin iç monologları ve diyalogları aracılığıyla, bireysel ve toplumsal sorunları iç içe geçirerek sunar.
Adalet Ağaoğlu, romanda iç monolog tekniğini sıklıkla kullanır. Bu sayede karakterlerin zihin dünyalarına doğrudan erişim sağlanır. Çok seslilik de romanın belirgin özelliklerindendir; farklı sınıf, cinsiyet ve düşünceden karakterlere eşit söz hakkı tanınır. Zamanın doğrusal olmayan kullanımı, romana derinlik katar.
Bir Düğün Gecesi, sadece bir düğünü anlatan bir roman değil, 1970'ler Türkiye'sinin sosyolojik bir fotoğrafıdır. Adalet Ağaoğlu, toplumsal değişimin bireyler üzerindeki etkisini, kadın-erkek ilişkilerini ve aydınların iç çatışmalarını cesurca ele alır. Roman, Madaralı Roman Ödülünü kazanmış ve Türk edebiyatında modern roman anlayışının önemli örneklerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Eser, okuyucuyu sadece bir hikâyeye değil, dönemin ruhuna ve insanın evrensel sorgulamalarına davet eder. Güncelliğini koruyan temalarıyla, her kuşaktan okura hitap etmeye devam etmektedir.