Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımlarından biri olan Havza Genelgesi, 28 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından sonraki en kritik adımlardan biridir. Bu genelge, sadece bir emir metni değil, ulusal direnişin organizasyon ve propaganda manifestosu niteliğindedir. İşgal altındaki bir milletin, “milli bilinç” etrafında nasıl uyandırıldığının ve örgütlendiğinin somut bir kanıtıdır.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığında resmi görevi, bölgedeki asayişsizliği incelemek ve Türk direniş gruplarını dağıtmaktı. Ancak o, tam tersine, bu direnişi örgütlemek ve ulusal bir harekete dönüştürmek niyetindeydi. İlk durağı Havza oldu ve burada 28-29 Mayıs tarihlerinde bir genelge yayımladı. Bu genelge, tüm askeri ve mülki amirlere gönderilerek halkın işgallere karşı protestolarla uyandırılması istendi.
Havza Genelgesi’nin stratejik önemi, onu Kurtuluş Savaşı’nın zihinsel ve örgütsel dönüm noktası yapar.
Genelge, dağınık haldeki yerel direniş hissiyatını, örgütlü bir milli tepkiye dönüştürdü. Havza, Amasya ve Sivas’ta düzenlenen mitingler, halkın ilk kez kitlesel ve sözlü olarak işgali reddettiği anlardı. Bu, “milli bilinç”in sokaklara taşınması demekti.
Mustafa Kemal, henüz “ulusal kongreler” düzenlememişken, iletişim ağını (telgraf hatları) etkin bir propaganda aracı olarak kullandı. Hem içeride halkı mobilize etti, hem de dışarıya “Türk milletinin sesi” olduğunu gösterdi.
Havza Genelgesi, sivil itaatsizlik ve protesto aşamasından, sonraki aşamalarda (Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri) şekillenecek olan siyasi ve askeri örgütlenmeye giden yolun taşlarını döşedi. Milli mücadelenin “yöntemini” belirlemiş oldu.
Genelge, merkezi otorite (İstanbul) yerine, Anadolu’dan yükselen bir milli irade olduğunun ilanıydı. Bu, hem halkın hem de aydınların İstanbul’dan umudunu kesip, alternatif bir liderlik (Mustafa Kemal) etrafında kenetlenmesinin başlangıcıydı.
Havza Genelgesi, Kurtuluş Savaşı’nın fiilen başladığı tarih olmasa da, zihinsel ve psikolojik başlangıcıdır. “Milli bilinç” kavramı, bu genelge ile somut bir talimata dönüşmüş, halk “protesto etmek” ve “sesini duyurmak” gibi eylemsel karşılıklar bularak ulusal kimliğini pekiştirmiştir. Bugün dönüp baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesindeki “milletin kendi kaderini tayin hakkı” ilkesinin ilk yankısını Havza’da duyabiliriz. Bu nedenle Havza Genelgesi, sadece bir tarihi belge değil, milli dirilişin ilk çağrı metnidir.