Demokrasi tarihinin en önemli kazanımlarından biri olan kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması, ülkeden ülkeye farklı tarihlerde ve mücadeleler sonucunda gerçekleşmiştir. Bu yazıda, Türkiye’nin bu konudaki öncü adımının yanı sıra, dünyadaki önemli kilometre taşlarını ele alacağız.
Türkiye, kadın hakları konusunda pek çok gelişmiş ülkeden önce adım atmıştır. Bu süreç aşamalı olarak gerçekleşmiştir:
Bu düzenlemenin ardından, 8 Şubat 1935 tarihinde yapılan genel seçimlerde 18 kadın milletvekili TBMM'ye girdi. Bu oran, o dönem için dünya parlamentoları arasında oldukça yüksek bir temsiliyetti.
Kadınların oy hakkı mücadelesi (süfrajet hareketi) 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında tüm dünyada yayıldı. İşte bazı ülkelerdeki kritik tarihler:
Türkiye'de bu hakkın verilişi, Atatürk devrimlerinin ve çağdaşlaşma hamlesinin temel taşlarından biridir. 1934 yılında, pek çok Avrupa ülkesinden (Fransa, İtalya, Belçika, İsviçre gibi) önce bu hakkın tanınmış olması, Türkiye'nin kadın hakları konusundaki vizyoner adımını gösterir.
Bu hak, sadece bir seçim mekanizması değil, aynı zamanda kadının toplumsal hayatta eşit birey olarak konumlanması, eğitim, çalışma hayatı ve sosyal statü açısından da bir dönüm noktası olmuştur.
Bugün, dünya genelinde kadınların siyasal katılımı ve temsiliyeti hala tam anlamıyla eşit seviyede değildir. Ancak, bu tarihi hakların kazanılması, demokratik mücadelenin ve insan hakları evriminin en parlak sayfalarından birini oluşturmaktadır. Türkiye, bu anlamda, kendi tarihsel koşulları içinde önemli ve erken bir başarıya imza atmıştır.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilişi, sadece bir yasal değişiklik değil, aynı zamanda zihniyet dönüşümünün ve eşit yurttaşlık idealinin en somut ifadelerinden biridir.