Fakir Baykurt, Türk edebiyatının toplumcu gerçekçi çizgideki en önemvi temsilcilerinden biridir. 1980 yılında yayımlanan "Kaplumbağalar" romanı, onun en çok ses getiren eserlerinden biri olarak öne çıkar. Bu roman, sadece bir edebi metin değil, aynı zamanda Anadolu insanının yaşam mücadelesinin, umudunun ve direncinin destansı bir anlatımıdır.
Roman, Güneydoğu Anadolu'nun kurak ve verimsiz topraklarında yaşayan bir köy topluluğunun, "kaplumbağa yarışı" adını verdikleri geleneksel bir yarış aracılığıyla hayata tutunma çabalarını anlatır. Baykurt, bu yarışı bir metafor olarak kullanarak köylünün içinde bulunduğu yoksulluk, umut ve dayanışma döngüsünü gözler önüne serer.
Romanın merkezinde, köyün öğretmeni olan Fikret ve köylüler yer alır. Eser, aydın-köylü ilişkisini, geleneksel değerlerle modernleşme arasındaki gerilimi ve sınıfsal farklılıkları derinlemesine işler. Baykurt, karakterleri üzerinden Anadolu insanının yaşam gerçekliğini olduğu gibi yansıtırken, onların iç dünyalarını da incelikle betimler.
"Kaplumbağalar", 12 Eylül 1980 darbesi öncesinin siyasi atmosferinde yazılmıştır. Roman, dönemin toplumsal hareketliliğini ve köylünün sisteme karşı verdiği sessiz mücadeleyi sembolik bir dille anlatır. Baykurt'un kullandığı kaplumbağa metaforu, yavaş ama emin adımlarla ilerleyen bir direnişi temsil eder.
Fakir Baykurt'un "Kaplumbağalar"ı, sadece bir köy romanı değil, insan doğasının, umudun ve direncin evrensel bir hikayesidir. Eser, okuyucuyu Anadolu'nun derinliklerine götürürken, aynı zamanda insanlık durumu üzerine düşündürmeyi başarır.