İnsanın doğru ile yanlışı nasıl ayırt ettiği, ahlaki kararlarını neye göre verdiği, psikolojinin en derin sorularından biridir. Bu soruya cevap arayan önemli isimlerden biri olan Lawrence Kohlberg, Piaget'nin bilişsel gelişim kuramından yola çıkarak, insan ahlak anlayışının yaşam boyu ilerleyen bir süreç olduğunu ortaya koymuştur. Ona göre ahlak gelişimi, belirli ve evrensel üç düzey ve bu düzeylerin içinde yer alan altı evreden oluşur. Bu yazıda, başlıkta belirtilen ilk dört evreyi (İtaat-ceza, Saf çıkarcı, İyi çocuk, Kanun-düzen) mercek altına alacağız.
Kohlberg, çalışmalarında insanlara çeşitli ahlaki ikilemler (örneğin, "Heinz İkilemi") sunmuş ve verdikleri cevapların ardındaki gerekçelere odaklanmıştır. Önemli olan verilen karar değil, o kararın dayandığı mantıksal temeldir. Kuram, ahlaki muhakemenin giderek karmaşıklaştığı, sıralı, değişmez ve hiyerarşik bir yapı olduğunu savunur. Her birey bu evrelerden aynı sırayla geçer, ancak herkes en üst evrelere ulaşamayabilir.
Kohlberg'in modeli, geleneksel olarak üç ana düzeye ayrılır. Başlıkta bahsedilen dört evre, ilk iki düzeyi kapsamaktadır.
Bu düzeydeki bireyler, ahlaki yargılarını kültürün "iyi" ve "kötü" tanımlarına göre değil, otorite figürlerinin kurallarına ve davranışların somut sonuçlarına göre yaparlar. Bencil bir bakış açısı hakimdir.
Bu düzeyde birey, ailesinin, grubunun veya ulusunun beklentilerini değerli görür. Sadakat, sosyal düzeni koruma ve "iyi insan" olma fikri öne çıkar. Kurallara uymak kendi başına bir değerdir.
Kohlberg'in kuramında bu dört evreden sonra, az sayıda insanın ulaşabildiği daha üst evreler de bulunur (Evre 5: Sosyal Sözleşme ve Evre 6: Evrensel Ahlak İlkeleri). Bu evrelerde birey, toplumsal kuralları ve kanunları, daha evrensel adalet, insan hakları ve etik ilkeler ışığında sorgulamaya ve bazen de onların üstünde bir ahlak anlayışı geliştirmeye başlar.
Kohlberg'in ahlak gelişim evreleri, sadece psikoloji alanında değil, eğitim, hukuk, etik ve liderlik gibi birçok alanda etkili olmuştur. Öğretmenlerin öğrencilerinin ahlaki muhakemelerini anlamasına, ebeveynlerin çocuklarıyla iletişim kurmasına ve toplumun adalet anlayışını sorgulamasına katkı sağlamıştır. Unutulmamalıdır ki bu bir ahlaki muhakeme kuramıdır; bir insanın hangi evrede olduğu, onun davranışlarının değil, davranışlarına gerekçe olarak gösterdiği mantığın göstergesidir.
Sonuç olarak, Kohlberg bize ahlakın statik bir olgu olmadığını, tıpkı zekamız gibi yaşam boyu gelişebilen ve derinleşen bir kapasite olduğunu göstermiştir. "Doğru" ve "yanlış"a dair yargılarımız, çocukluğumuzdaki somut ceza-ödül sisteminden yetişkinliğimizdeki soyut ilkelere doğru uzanan heyecan verici bir yolculuktur.