Antoine de Saint-Exupéry'nin 1943'te yayımlanan bu şiirsel ve felsefi başyapıtı, görünüşte bir çocuk kitabı gibi dursa da, aslında her yaştan okura hitap eden derin bir insanlık alegorisidir. Sahra Çölü'ne düşen bir pilot ile başka bir gezegenden gelen Küçük Prens arasında geçen diyaloglar, yetişkinlerin dünyasının anlamsız kurallarını, sevginin, sorumluluğun ve hayatın anlamını sorgulatır. Kitap, dünyada 300'den fazla dile ve lehçeye çevrilmiş, tüm zamanların en çok satan ve okunan kitaplarından biridir.
Hikaye, Sahra Çölü'nde uçağı arızalanan bir pilotun, B-612 asteroidinden gelen Küçük Prens ile karşılaşmasıyla başlar. Küçük Prens, kendi gezegeninde tek başına yaşamaktadır ve orada sevdiği bir gülü vardır. Ancak gülünün kaprisleri ve kendi yalnızlığı onu bir yolculuğa iter.
Yolculuğu sırasında farklı asteroidleri ziyaret eder ve her birinde yetişkinlerin tuhaf dünyasını temsil eden karakterlerle karşılaşır:
Sonunda Dünya'ya varan Küçük Prens, burada bir tilki ile tanışır. Tilki ona hayatının en önemli dersini verir: "Gerçek gözle görülmez, yürekle bakmak gerekir." ve "Birini evcilleştirdiğinde, ondan sonsuza kadar sorumlu olursun." Bu, prensin kendi gülünü neden bu kadar özlediğini anlamasını sağlar. Hikaye, pilotun prensle vedalaşması ve onun gezegenine dönmek için bedeninden ayrılmasıyla son bulur; bu da okura, sevdiklerimizin her zaman yanımızda olduğu inancını bırakır.
Kitap, her biri üzerine uzun uzun düşünülecek altın değerinde cümlelerle doludur. İşte en ikonik olanlardan bir seçki:
Küçük Prens, sadece bir kitap değil, bir yaşam rehberidir. Bize; sevginin sorumluluk, bağların emek gerektirdiğini, yetişkin dünyasının bazen anlamsız hırslarla dolduğunu ve asıl önemli olanın çocukken sahip olduğumuz saf merak ve sevgi dolu bakış açısı olduğunu hatırlatır. Her okuduğunuzda, yaşınıza ve hayat deneyiminize göre farklı bir anlam katmanı keşfedeceğiniz, ömür boyu saklanacak bir hazinedir.
Saint-Exupéry'nin kendi çizimleriyle bezeli bu kısa ama derin kitap, "En çok sevdiğimiz şey, bize zaman harcadığımız şeydir" gerçeğini yüreğimize işler. Belki de bu yüzden, dünya onu okumaya ve sevmeye harcadığı zamandan asla pişman olmamıştır.