Doğanın en güçlü ve yavaş şekillendiricilerinden biri olan buzullar, hareket ederken önlerine kattıkları ve taşıdıkları malzemeleri geride bırakırlar. İşte bu birikimlere moren (buzul çökeli) adı verilir. Morenler, buzul jeolojisinin en karakteristik yüzey şekillerinden biridir ve geçmiş buzul dönemlerine dair önemli ipuçları taşır.
Buzullar, yıllarca biriken ve sıkışan kardan oluşan, yavaşça hareket eden dev buz kütleleridir. Hareketleri sırasında:
Buzul eridiğinde veya geri çekildiğinde, taşıdığı bu malzeme yığınlar halinde birikir. İşte bu birikimlere moren denir. Morenler, boyutları toz parçacığından dev kayalara kadar değişen, genellikle sıralanmamış ve köşeli malzemelerden oluşur.
Morenler, buzula göre bulundukları konuma göre sınıflandırılır. Her biri farklı bir oluşum hikayesine sahiptir.
Buzulun yan kenarları boyunca biriken malzemedir. Buzul vadisinin yamaçlarından düşen kayaların buzulun kenarında sıralanmasıyla oluşur. Buzul eridikten sonra vadi yamaçlarında uzun, çizgisel setler halinde kalır.
İki buzul birleştiğinde, onların yanal morenleri de birleşir ve buzulun ortasında tek bir sırt halinde ilerler. Buzulun merkez hattı boyunca uzanan bu moren türü, buzulun birleşme geçmişini gösteren bir izdir.
Buzulun tabanı ile zemini arasında sürüklenen ve buzul eridiğinde altında kalan malzemedir. Geniş alanları kaplayan, engebeli ve tepelik bir topoğrafya oluşturur. Bu alanlara "buzul tilli ovası" da denir.
En tanınabilir moren türüdür. Buzulun ilerlemesinin durduğu ve erimenin başladığı cephe hattında, buzulun taşıdığı tüm malzemenin itilerek yığılmasıyla oluşur. Buzulun ulaştığı maksimum sınırı gösteren bir set ya da tepe şeklindedir. Geçmiş buzul çağlarının haritasını çıkarmak için en önemli göstergedir.
Buzul yüzeyinde taşınan malzemenin, buzul eridikçe üzerine serpilmesiyle oluşan örtü şeklindeki birikintilerdir.
Alpler, İskandinavya, Kanada ve Alaska gibi buzul çağlarından yoğun şekilde etkilenmiş bölgeler, moren manzaralarıyla doludur. Türkiye'de ise, son buzul çağında buzullaşmaya uğramış Kaçkar Dağları, Aladağlar, Uludağ ve Erciyes gibi yüksek dağlarda moren depoları ve şekilleri gözlemlenebilir. Bu morenler, ülkemizin geçmişindeki soğuk iklim dönemlerine tanıklık eder.
Sonuç olarak, morenler buzulların imzasıdır. Sessizce durdukları yerde, binlerce yıl önce buzdan devlerin o topraklardan nasıl geçtiğini, nasıl şekillendirdiğini ve geri çekildiğini anlatır. Onları okumayı bilenler için, yeryüzünün dinamik tarihine açılan bir penceredir.