Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791), Klasik Batı Müziği'nin en parlak, en etkili ve en üretken bestecilerinden biri olarak kabul edilir. Sadece 35 yıllık kısa ömrüne, 600'den fazla eser sığdıran bir dehadır. 3 yaşında piyano çalmaya, 5 yaşında beste yapmaya başlamış, çocuk yaşta Avrupa'yı dolaşarak krallara ve soylulara konserler vermiş, "harika çocuk" olarak ün salmıştır.
Mozart'ın müziği, zarafeti, melodik zenginliği, duygusal derinliği ve teknik kusursuzluğu ile öne çıkar. Operaları (Figaro'nun Düğünü, Sihirli Flüt), senfonileri, konçertoları ve oda müziği eserleri, bugün hala dünyanın dört bir yanında en çok seslendirilen eserler arasındadır.
"Türk Marşı" olarak bilinen eser, aslında Mozart'ın 11 No'lu La Majör Piyano Sonatı'nın (K. 331) üçüncü ve son bölümüdür. Bu bölümün orijinal adı "Rondo Alla Turca" yani "Türk Usulünde Rondo"dur.
18. yüzyılda Avrupa'da, özellikle de Viyana'da, "Türk Modası" vardı. Osmanlı İmparatorluğu'nun kültürel ve askeri etkisi (Mehteran müziği), Avrupalı bestecileri derinden etkilemişti. Bu akıma "Türk Operası" (Turquerie) deniyordu. Besteciler, Mehter müziğinin coşkulu ritimlerini, çift zamanlı yapısını ve özellikle zil, davul, üçgen gibi vurmalı çalgıların efektlerini piyano ile taklit etmeye çalışıyorlardı.
"Türk Marşı", Mozart'ın en bilinen, en sevilen ve en kolay tanınan melodilerinden biridir. Canlı temposu, akılda kalıcı melodisi ve neşeli karakteri ile:
Mozart'ın "Türk Marşı", sadece bir müzik parçası değil, aynı zamanda tarihsel bir dönemin kültürel etkileşiminin notalara dökülmüş halidir. Bir müzik dehasının, kendinden çok uzakta gördüğü bir kültürden ilham alarak yarattığı bu neşeli ve enerjik rondo, hem Mozart'ın evrensel dilini hem de müziğin sınır tanımayan gücünü kanıtlar niteliktedir. 🎼
Not: Eser, gerçek bir Türk marşı değil, bir Avrupalı bestecinin Türk müziği stilini yorumlamasıdır. Ancak bu, onun iki kültür arasında özel bir yere sahip olmasını engellemez.