Victor Hugo'nun 1862'de yayımlanan başyapıtı Sefiller, sadece bir roman değil, aynı zamanda insan ruhunun, toplumsal adaletin ve ahlaki dönüşümün derin bir incelemesidir. Eserin merkezinde, birbirine zıt iki karakter olan Jean Valjean ve Müfettiş Javert yer alır. Bu iki karakter, yalnızca hikayenin itici gücü değil, aynı zamanda Hugo'nun ele aldığı temel felsefi soruların da somutlaşmış halleridir.
Jean Valjean, romanın tartışmasız kahramanı ve dönüşümün simgesidir. Hikayesi, aç ailesini doyurmak için bir somun ekmek çaldığı için 19 yıl kürek cezasına mahkum edilmesiyle başlar. Bu orantısız ceza, onu topluma karşı kin dolu bir adama dönüştürür.
Valjean'ın hikayesi, Hugo'nun merkezi teması olan "Bir insanın ruhu, karanlıktan aydınlığa geçebilir mi?" sorusunun cevabı gibidir. O, yasaların "suçlu" ilan ettiği bir adamdan, erdemin ve özverinin timsaline dönüşür.
Javert, Valjean'ın tam zıttı olarak, değişmez ilkeler ve mutlak yasa düzeni üzerine kurulu bir dünyada yaşar. Onun için dünya siyah ve beyazdır; iyi ve kötü, yasal ve yasadışı kesin çizgilerle ayrılır.
Javert'in trajedisi, Valjean'ın merhametiyle karşılaşmasıdır. Valjean'ın, kendisini öldürme fırsatı varken serbest bırakması, Javert'in zihninde bir iç savaş başlatır. İki temel inancı çarpışır: Yasaya göre Valjean bir suçludur ve hapse atılmalıdır. Ahlaki borca göre ise, Valjean onun hayatını bağışlamıştır ve ona borçludur.
Bu ikilemi çözemeyen Javert, dünya görüşünün çöküşü karşısında tek çıkış yolunu Seine Nehri'ne atlayarak bulur. Bu intihar, katı ilkelerle örülü bir dünyanın, insani merhamet ve bağışlamayla yüzleştiğinde nasıl paramparça olduğunun simgesidir.
Valjean ve Javert'in çatışması, Hugo'nun romanda sorguladığı temel karşıtlıkları temsil eder:
Hugo, Javert'in trajik sonu ve Valjean'ın huzurlu ölümüyle, insanlığın kurtuluşunun yasalardan ziyade sevgi, merhamet ve bağışlamada olduğu mesajını verir. Valjean, geçmişinin günahından ve toplumun damgasından ancak bu yolla kurtulabilmiştir.
Jean Valjean ve Javert, edebiyat tarihinin en unutulmaz karakter çiftlerinden biridir çünkü her biri, hepimizin içinde var olan bir yönü temsil eder: hata yapmış ama iyiliğe ulaşmaya çalışan insan ile kurallara sıkı sıkıya bağlı, ama esnek olamayan iç sesimiz. Hugo, bu iki karakter aracılığıyla, okuyucuyu basit bir soruyla baş başa bırakır: Biz, kendi Javert'lerimizi yenip, Valjean olabilir miyiz?
Bu nedenle, Sefiller yalnızca 19. yüzyıl Fransa'sının değil, insanlık durumunun evrensel bir hikayesi olarak okunmaya ve ilham vermeye devam ediyor.