Söz sanatları, duygu ve düşünceleri daha etkileyici, daha güzel ve daha canlı bir şekilde anlatmak için kullanılan özel anlatım biçimleridir. Edebiyatın ve güzel konuşmanın vazgeçilmez bir parçasıdırlar.
Bir varlığın veya kavramın başka bir varlığa/kavrama benzetilerek anlatılmasıdır. Benzetmede dört unsur vardır:
Örnek: "Aslan gibi bir çocuk."
Burada; Benzeyen: Çocuk, Kendisine Benzetilen: Aslan, Benzetme Edatı: Gibi'dir. Benzetme yönü (güçlülük) söylenmemiştir.
İnsana özgü özelliklerin (konuşmak, ağlamak, gülmek gibi) insan dışındaki varlıklara (hayvan, bitki, eşya, doğa olayları) aktarılmasıdır.
Örnek: "Yalnızlığın okşadığı kalbime, bahar gülümsüyordu."
Burada "gülümsemek" insana ait bir özellikken bahara aktarılmıştır.
İnsan dışındaki varlıkların konuşturulmasıdır. Kişileştirmeden farkı, varlığın doğrudan söz söylemesidir.
Örnek: "Tilki, kurnazca sırıtarak, 'Üzümler daha olmamış,' dedi."
Burada bir hayvan olan tilki insan gibi konuşturulmuştur.
Bir durumu, olayı veya varlığı olduğundan çok daha fazla veya az göstermektir. Amacı etkiyi artırmaktır.
Örnek: "Gözyaşları sel oldu aktı."
Gözyaşlarının sel kadar çok olması mümkün değildir, burada abartı vardır.
Bir sözün benzetme amacı gütmeden, başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Parça-bütün, iç-dış, sanatçı-eser, yer-insan gibi ilişkilerle kurulur.
Örnek: "Bu olayı Ankara henüz bilmiyor."
Burada "Ankara" sözcüğü ile şehrin binaları değil, oradaki hükümet kastedilmiştir (Yer-insan ilişkisi).
Bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek şekilde kullanılmasıdır. Asıl kastedilen genellikle mecaz anlamdır.
Örnek: "Bu makineyi yokuşa sürme."
Bu cümlede "yokuşa sürmek" hem gerçek anlamda (bir aracı yokuşa doğru sürmek) hem de mecaz anlamda (bir işi zorlaştırmak) anlaşılabilir. Asıl kastedilen mecaz anlamdır.
Birbirine zıt (karşıt) kavramların veya durumların bir arada kullanılmasıdır.
Örnek: "Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz."
Bu dizede "ağlamak" ve "gülmek" zıt kavramlar olarak bir arada kullanılmıştır.
Örnek: "Senin bu yaptığın gerçekten çok zekice!"
Bu cümlede, yapılan işin aslında aptalca olduğu, tam tersi söylenerek kinayeli bir şekilde ifade edilmiştir.
Örnek: "Gözlerin midir bu yoksa hayalim mi? / Bilmem yanan bir çift yıldız gibi."
Şair, gördüğünün göz mü yoksa hayal mi olduğunu bildiği halde bilmezlikten gelerek anlatıma derinlik katmıştır.
Bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebi dışında daha güzel ve hayali bir sebebe bağlamaktır.
Örnek: "Güneş, sen doğmayacak mısın artık? / Sen doğmayınca güller açmaz oldu."
Burada güllerin açmamasının gerçek sebebi mevsim şartlarıyken, şair bunu güneşin doğmaması gibi şiirsel ve güzel bir sebebe bağlamıştır.