Osmanlı tarihinin en ilginç ve karanlık olaylarından biri olan Vaka-i Vakvakiye, 1656 yılında İstanbul'da yaşanan ve tarihe "Çınar Vakası" olarak geçen kanlı bir isyandır. Bu olay, adını isyancıların cesetlerini astıkları büyük bir çınar ağacından alır ve Osmanlı devlet düzenindeki çözülmenin çarpıcı bir göstergesidir.
17. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu için "Duraklama Dönemi" olarak adlandırılır. Vaka-i Vakvakiye, bu dönemin siyasi ve ekonomik krizlerinin bir patlama noktasıdır. Başlıca sebepleri şunlardır:
Olaylar, 4 Mart 1656'da sipahilerin maaşlarının yine gecikmesi ve ayarı düşük para ile ödenmek istenmesi üzerine başladı. İsyancılar saraya yürüdü. İsyancıların talepleri arasında, kendilerine kötü davrandığını düşündükleri 30'dan fazla devlet adamının idam edilmesi vardı.
Saray, önce dirense de, isyanın büyümesi karşısında taviz vermek zorunda kaldı. İsyancıların istediği kişiler teker teker saraydan çıkarıldı ve idam edildi.
İdam edilen devlet adamlarının cesetleri, Atmeydanı'ndaki (bugünkü Sultanahmet Meydanı) büyük bir çınar ağacının dallarına asıldı. Bu manzara, İslam mitolojisinde ve özellikle Kur'an'da geçen, cehennemde bulunan ve meyveleri insan kafası olan "Şeceretü'z-Zakum" (Vakvak Ağacı) efsanesini hatırlattı. Bu benzetmeden dolayı olay, "Vaka-i Vakvakiye" (Vakvak Ağacı Olayı) olarak anılmaya başlandı.
İsyan, ancak idamlar gerçekleştirildikten ve isyancıların yeni talepleri karşılandıktan sonra söndü. Ancak bu, devletin otoritesinin tamamen sarsıldığını gösteriyordu. Olayın en önemli sonuçları:
Vaka-i Vakvakiye, Osmanlı tarihinde merkezi otoritenin askeri gruplar karşısında ne kadar zayıflayabildiğinin en sembolik örneklerinden biridir. Bir çınar ağacına asılan cesetler, sadece ölen devlet adamlarını değil, aynı zamanda klasik Osmanlı düzeninin de çöküş sinyallerini temsil ediyordu. Bu olay, Duraklama Dönemi'nin tipik bir "istikrarsızlık ve kargaşa" sahnesi olarak tarih kitaplarındaki yerini almıştır.