Nikolay Gogol'un kaleminden çıkan "Bir Delinin Hatıra Defteri", sıradan bir devlet memuru olan Aksenti İvanoviç Poprişçin'in zihinsel çöküşünü gözler önüne seren sarsıcı bir öyküdür. Bu kısa ama yoğun eser, bireyin toplumla ve kendi iç dünyasıyla olan çatışmasını, gerçeklikle hayal gücünün sınırlarının bulanıklaştığı bir düzlemde inceler.
Poprişçin, dokuzuncu dereceden bir devlet memurudur. Hayatı, evrak işleri ve üstlerinin emirlerini yerine getirmekle geçer. Ancak, içten içe daha fazlasını arzulamaktadır. Yüksek sosyeteye duyduğu hayranlık ve bir generale âşık olması, onu gerçeklikten uzaklaştırmaya başlar.
Hikaye ilerledikçe, Poprişçin'in akıl sağlığı bozulmaya başlar. Köpeklerin mektuplaştığını "keşfeder" ve bu mektuplardan, âşık olduğu kızın aslında kendisinden hoşlanmadığını öğrenir. Bu olay, onun gerçeklik algısını tamamen değiştirir.
Eserin sonunda, Poprişçin'in acı dolu çığlıklarına tanık oluruz. Deliliğin pençesinde, gerçeklikle hayal arasındaki ayrımı tamamen yitirmiştir. Annesiyle ilgili anıları ve çektiği acılar, okuyucunun yüreğine dokunur.
"Bir Delinin Hatıra Defteri", okuyucuyu derinden etkileyen, düşündüren ve sorgulatan bir başyapıttır. Gogol, bu eserinde, insanın akıl sınırlarını zorlayan ve deliliğin karanlık dehlizlerinde kaybolan bir ruhun portresini ustalıkla çizmektedir.