Islahat Fermanı (1856) ve Paris Antlaşması (1856), Osmanlı tarihinde birbirine sıkı sıkıya bağlı iki önemli belgedir. Bu iki belge arasındaki ilişki, birinin diğerinin imzalanması için bir ön koşul olmasından kaynaklanır.
1853-1856 yılları arasında gerçekleşen Kırım Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu, Fransa, İngiltere ve Piyemonte'nin Rusya'ya karşı birlikte savaştığı bir çatışmaydı. Osmanlı'nın müttefikleri, savaşa girerken resmi olarak "Osmanlı toprak bütünlüğünün korunması" prensibini benimsemişlerdi. Ancak bu desteğin arka planında, Osmanlı iç işlerine müdahale edebilmek için bir zemin arayışı da vardı.
Savaş henüz devam ederken, Osmanlı müttefiklerinin baskısıyla Islahat Fermanı ilan edildi. Bu fermanın temel amacı şuydu:
Bu ferman, Tanzimat Fermanı'nın devamı niteliğinde olsa da, en önemli farkı, doğrudan dış baskılar sonucu hazırlanmış olmasıdır.
Kırım Savaşı'nı sona erdiren antlaşma Paris'te imzalandı. Antlaşmanın en dikkat çeken maddelerinden biri şuydu:
Madde 9: "Osmanlı İmparatorluğu, Islahat Fermanı'nda belirtilen ve Hristiyan tebaasının haklarını iyileştirmeyi taahhüt ettiği prensipleri resmen benimsemiştir. Bu durum, imzacı devletlerin müdahale hakkını doğurmaz, ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun bu konudaki kararlılığını göstermektedir."
Bu iki belge arasındaki ilişkiyi şu şekilde özetleyebiliriz:
Islahat Fermanı ve Paris Antlaşması ilişkisi, 19. yüzyıl Osmanlı diplomasisinin çok açık bir örneğidir. Bu ilişki, Osmanlı Devleti'nin bir yandan Avrupalı güçlerin desteğine ihtiyaç duyarken, diğer yandan bu desteğin bedeli olarak egemenlik haklarından taviz vermek zorunda kaldığını gösterir. Islahat Fermanı'nın antlaşmaya dahil edilmesi, bundan sonraki süreçte "Azınlıklar Sorunu"nun Avrupalı devletlerin sürekli bir müdahale aracı haline gelmesine zemin hazırlamıştır.