Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımlanan başyapıtı Kürk Mantolu Madonna, Türk edebiyatının en unutulmaz aşk ve içsel yolculuk hikayelerinden biridir. Sade bir dille yazılmış olmasına rağmen, derin psikolojik tahlilleri ve evrensel temalarıyla okuyucuyu sarsan bu roman, bir ömre sığan tutkulu bir aşkın ve onun getirdiği yalnızlığın hikayesini anlatır.
Hikaye, iki farklı zaman diliminde ilerler. Anlatıcı, Ankara'da sıradan bir memur olan Raif Efendi ile tanışır. Silik, içine kapanık ve hayattan bezmiş bu yaşlı adam, anlatıcının merakını uyandırır. Raif Efendi'nin ölümünden sonra bulduğu bir defter, onun gençliğine, 1930'ların Berlin'ine götürür okuyucuyu.
Genç Raif, babasının isteğiyle Berlin'e sanat galerilerini ve müzeleri gezmeye gider. Burada, bir sanat galerisinde gördüğü bir portreden etkilenir: Kürk Mantolu Madonna. Portrenin modeli olan, gizemli ve özgür ruhlu Maria Puder ile tanışması, hayatının dönüm noktası olur. Aralarında derin bir ruhsal ve entelektüel bağ kurulur. Ancak bu tutkulu aşk, içsel çatışmalar, toplumsal normlar ve talihin acımasız dönüşleri nedeniyle trajik bir sona doğru ilerler.
Roman, birkaç güçlü tema etrafında şekillenir:
Sabahattin Ali, psikolojik tahlillerdeki ustalığını bu romanda en iyi şekilde gösterir. Sade, yalın ve akıcı Türkçesiyle, olağanüstü derinlikte bir karakter portresi çizer. İki farklı anlatım tekniği (anlatıcının gözlemleri ve Raif'in birinci ağızdan yazdığı defter) kullanarak hikayeye boyut katar. Roman, bireyin toplum ve kendi içiyle hesaplaşmasını anlatması bakımından modern Türk edebiyatının kilometre taşlarındandır.
Kürk Mantolu Madonna, sadece bir aşk romanı değil; bir insanın kendi olma, kendini ifade etme ve "öteki" tarafından tamamen görülme arayışının hikayesidir. Raif ve Maria'nın hikayesi, okuyucuda derin bir "acaba?" hissi ve uzun süre silinmeyecek bir iz bırakır. Sabahattin Ali'nin bu eseri, her okunduğunda yeni anlamlar katabilecek bir klasik olarak edebiyatımızdaki yerini korumaktadır.