Soru:
J.J. Rousseau'nun "Toplum Sözleşmesi" eserinde ortaya koyduğu "genel irade" (volonté générale) kavramı, Mustafa Kemal Atatürk'ün hangi temel ilkesiyle doğrudan ilişkilendirilebilir? Bu ilişkiyi, her iki düşünürün de halka atfettiği rol üzerinden açıklayınız.
Çözüm:
💡 Çözüm, Rousseau'nun "genel irade" tanımı ile Atatürk'ün benimsediği bir siyasi ilke arasındaki paralelliği kurmamızı gerektiriyor.
- ➡️ İlk Adım: Rousseau'ya göre "genel irade", toplumun tümünün ortak yararını gözeten, bireysel çıkarların üzerinde olan bir iradedir. Egemenlik, bu genel iradeyi temsil eden halka aittir ve devredilemez.
- ➡️ İkinci Adım: Mustafa Kemal, bu fikirden hareketle, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu fikrini benimsemiştir. Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin ilanı, egemenliğin bir kişi veya hanedandan alınıp millete verilmesidir.
- ➡️ Üçüncü Adım: Bu bağlamda, Rousseau'nun "genel irade" kavramı, Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ilkesinin felsefi alt yapısını oluşturmuştur. Her ikisinde de nihai karar merci ve meşruiyet kaynağı olarak halk görülmektedir.
✅ Sonuç olarak, Rousseau'nun halk egemenliği teorisi, Mustafa Kemal'in ulusal egemenlik ilkesini benimsemesinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini bu ilke üzerine inşa etmesinde derin bir etkiye sahip olmuştur.