Zitvatorok Antlaşması (1606) önemi (Mütekabiliyet)

Örnek 11 / 12
Soru:

Zitvatorok Antlaşması'nın "mütekabiliyet" ilkesi çerçevesinde getirdiği yeniliklerden biri de hukuki metinlerin dilidir.

Buna göre, Zitvatorok Antlaşması öncesi ve sonrası için aşağıdaki karşılaştırmalardan hangisi doğru bir tespittir?

  • A) Öncesi: İki dilli (Türkçe-Karşı devletin dili) antlaşma metinleri / Sonrası: Sadece Osmanlı Türkçesi ile yazılan antlaşma metinleri
  • B) Öncesi: Osmanlı padişahının "ben" (tekil) ifadesiyle hitap ettiği ahidnameler / Sonrası: İki hükümdarın da "biz" (çoğul) ifadesiyle hitap ettiği antlaşmalar
  • C) Öncesi: Avusturya arşidükünün "kral" olarak anılması / Sonrası: Avusturya arşidükünün "bey" olarak anılması
  • D) Öncesi: Antlaşmaların sadece dini temellere dayandırılması / Sonrası: Antlaşmaların sadece seküler temellere dayandırılması
Çözüm:

💡 Bu soru, mütekabiliyetin diplomatik dil ve belge formatına yansımasını sorguluyor. Eşitlik, kullanılan dilde ve hitaplarda da kendini gösterir.

  • ➡️ A Seçeneği: Mütekabiliyet, metinlerin iki dilde ve eşit geçerlikte hazırlanmasını gerektirir. "Sadece Osmanlı Türkçesi" ifadesi eşitliğe aykırıdır. ❌
  • ➡️ B Seçeneği: Doğru tespittir. Önceden padişah, kendisini üstün gören bir dille tekil ("ben") olarak hitap ederdi. Zitvatorok'tan sonra, eşit taraflar olarak her iki hükümdar da çoğul ("biz") ifadesini kullanmaya başlamıştır. Bu, hukuki eşitliğin dildeki yansımasıdır. ✅
  • ➡️ C Seçeneği: Tam tersi bir durum söz konusudur. Arşidük, daha önemsiz bir unvanla anılırken, antlaşma ile "Çasar" gibi imparatorlara layık bir unvanla anılmaya başlanmıştır. ❌
  • ➡️ D Seçeneği: Antlaşmaların tamamen sekülerleşmesi, çok daha sonraki bir süreçtir. 1606'da dini referanslar hala önemini koruyordu. ❌

✅ Sonuç: Doğru cevap, hitaplardaki değişimi doğru bir şekilde ifade eden B seçeneğidir.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12