Soru:
İbn Rüşd, din-felsefe ilişkisini ele alırken "Te'vil" (yorumsama/yorumlama) kavramına belirli bir sınırlama getirir. Ona göre, bir dini metni felsefi bir hakikate uygun olarak yorumlama yetkisi, toplumun hangi kesimine aittir ve bu kesim dini hakikatleri hangi yöntemle anlamalıdır?
- A) Tüm Müslümanlar; herkes kendi aklı ölçüsünde te'vil yapabilir.
- B) Sadece Filozoflar; metinlerin zahiri (açık) anlamını esas almalıdırlar.
- C) Sadece Filozoflar; metinlerin batıni (gizli) anlamını kullanarak te'vil yapabilirler.
- D) Sadece Kelamcılar; onlar akıl ile nakli uzlaştırma yetkisine sahiptir.
Çözüm:
💡 İbn Rüşd'ün "Faslu'l-Makal" (Felsefe ve Din İlişkisine Dair Kesin Söz) adlı eserinde din-felsefe ilişkisi ve te'vilin sınırları net bir şekilde çizilmiştir. Ona göre toplum üç sınıfa ayrılır.
- ➡️ 1. Burhan Ehli (Filozoflar): Bu kesim, mantıki ispat yöntemini (burhan) kullanarak hakikate ulaşabilen seçkin kişilerdir. Onlar, dini metinlerin derin/batıni anlamlarını (hakikatlerini) felsefi bilgileri ışığında te'vil edebilirler.
- ➡️ 2. Cedel Ehli (Kelamcılar): Bu kesim, diyalektik yöntemle (cedel) hareket eder. İbn Rüşd, kelamcıların halkın zihnini karıştırdığını düşünür ve onları eleştirir. Te'vil yetkisinin asıl sahibi olarak görmez.
- ➡️ 3. Hitabet Ehli (Halk): Toplumun büyük çoğunluğu, ikna ve temsil yöntemleriyle inanır. Bu kesim için metinlerin zahiri (açık) anlamı esastır. Onlara batıni te'villeri aktarmak toplumsal düzeni bozabilir.
✅ Sonuç olarak, İbn Rüşd'e göre te'vil yapma yetkisi sadece filozoflara aittir ve onlar metinlerin batıni anlamını kullanarak bu yorumu yaparlar. Bu, hem felsefenin meşruiyetini hem de toplumsal huzurun korunmasını sağlayan bir formüldür. Doğru cevap C seçeneğidir.