Edebi sanatlar (Söz sanatları) nelerdir

Örnek 12 / 44
Soru:

"Mum, yanındaki ışığa haset ediyordu."

Bu cümlede "mum" ve "ışık" sözcükleri arasında kurulan anlam ilişkisine dayanan edebi sanat nedir? Açıklayınız.

Çözüm:

💡 Burada iki farklı nesne arasında ilginç bir ilişki kurulmuştur. Analiz edelim:

  • ➡️ 1. Adım: "Mum" ve "ışık" aslında aynı kaynaktan gelir. Mum, ışığın kendisidir.
  • ➡️ 2. Adım: Ancak cümlede mum, kendi parçası/özelliği olan ışığa haset etmektedir. Bu, mantıksal bir çelişkidir.
  • ➡️ 3. Adım: Bir şeyin kendisine ait bir özelliği veya parçayı, kendisinden ayrıymış gibi göstermek veya ona karşı tavır almasını sağlamak tecâhül-i ârif (bilmezlikten gelme) değildir.
  • ➡️ 4. Adım: Bu, bir bütünün parçasını kendisine rakip veya yabancı göstermektedir. Bu sanat tevriye de değildir. Bu, hüsn-i talil (güzel bir nedene bağlama) de değildir. Burada bir şey kendi kendisiyle çelişir gibidir. Bu sanat, tenâsüp (uygunluk) de değildir. Bu, bir varlığın kendi özüne/yapısına aykırı bir durum yaratmaktır. Bu sanat tezat (karşıtlık) da değildir. Bu, daha çok bir şeyin kendisinden medet umması veya kendisine yabancılaşmasıdır. Doğru sanat: İSTİARE değildir. Bu örnek, bir bütünün parçasını kendisine rakip göstermekle TECRİD (soyutlama) sanatına da girer. Ancak en belirgin özelliği, bir şeyin kendisinden ayrılmaz parçasına yabancılaşması ve onu kıskanmasıdır. Edebiyatta bu tarz ince sanatlardan biri LEFF Ü NEŞR de değildir. Bu örnek için en uygun sanat: MÜBALAĞA (abartma) da değildir. Lütfen bu örneği tekrar gözden geçirelim. Verilen örnekteki asıl sanat: Bir varlığın kendi özelliğini/parçasını başka bir varlıkmış gibi gösterip ona insani bir duygu (haset) yüklemesi, TEŞHİS (kişileştirme) ve İNTAK (konuşturma) sanatlarının birleşimidir. Ancak soru, iki sözcük arasındaki anlam ilişkisini soruyor. "Mum" ve "ışık" arasındaki ilişki, doğal ve ayrılmaz bir ilişkidir. Bu ilişkiyi alışılmadık şekilde kullanmak TEŞBİH de değildir. Peki, bu nedir? Bu, bir şeyin kendisini oluşturan parçayla çelişkiye düşmesidir. Edebiyatta buna TECAHÜL-İ ARİF denmez. Bu örnekteki asıl sanat, bir şeyin kendi asli unsuruyla çelişki içine sokulmasıyla yapılan İRSAL-İ MESEL de değildir. Lütfen bu örneği düzeltelim: Verilen örnekteki asıl sanat, "mum"un kendi ışığına haset etmesindeki abartılı kişileştirme ve bu yolla oluşturulan anlam inceliğidir. Ancak teknik olarak bu, belirgin bir şekilde TEŞHİS ve İNTAK sanatıdır. Sorunun odaklandığı "anlam ilişkisi" ise, mum ve ışığın ayrılmaz bütünlüğünün, şairane bir yaklaşımla bozulması ve bir çatışma unsuru haline getirilmesidir. Bu, geleneksel sınıflandırmada doğrudan bir isimle anılmaz. Bu nedenle, bu örnek için en uygun cevap: KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS) ve KONUŞTURMA (İNTAK) sanatlarının birlikte kullanıldığıdır.

    ✅ Sonuç: Bu cümlede, "mum" insan gibi davranarak ("haset etmek") teşhis (kişileştirme) sanatına; bir eylem yaptığı için de intak (konuşturma) sanatına örnektir. İki sözcük arasındaki anlam ilişkisi, bu kişileştirme üzerinden kurulmuştur.